FİLM İNCELEMESİ: “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi” Üzerine

Sena Saritas
3 min readNov 28, 2022

--

Baştan sona doğru biter ya hani “normalde” bir ekmek, bir yemek, bir ev inşaatı, bir kitap… Veyahut baştan sona doğru gider ya hani -yine-“normalde” bir gün, bir yol, bir hayat… İşte bu hikayede baş son, sonsa baş olmuş durumda! Bu hikayenin sonu baştan belli, çünkü bu hikaye sondan başlıyor! Evet, artık başlıktan da anlayacağınız üzere bu hikaye “Benjamin Button”ın tuhaf hikayesi…

F. Scott Fitzgerald’ın 1922 yılında aynı adla yayımlanan öyküsünden uyarlanmış olan film 2008 yapımıdır.

Film, ölüm döşeğindeki Daisy’nin hastane yatağında gözüktüğü ve kızı Caroline’den ömürlük dostu Benjamin Button’ın günlüğünü yüksek sesle okumasını istediği sahneyle başlar.

“Belki saatler ters çalışsaydı mutlu olabilirdik.

En berbat şekilde ölebilirdik ama yine de bir şeyler yolunda giderdi.

Zamanı geri alıp kaybettiklerimizi getirirdik.

80 yaşında doğup 18’imize doğru ilerlesek hayat sonsuz bir mutluluk olabilirdi.”

Hikayeye göre: Birinci Dünya Savaşı sırasında saatçilik yapan bir adam, oğlunu savaşta kaybeder. Kör olan saatçi, tren istasyonu için imal ettiği bir saatin geriye doğru işlemesini sağlar. Hayalindeki şey, bu yolla gidenlerin bir ihtimal geri dönmelerini sağlamaktır. Ancak saat başka bir mucize yaratır. Savaşın sona erdiği gün dünyaya gelen Benjamin Button, hayatını tersten yaşamaya başlar. O seksenlerinde biri olarak doğar ve yıllar geçtikçe bebekliğine kadar uzanır ömrü. O noktada da son bulacaktır. Aşk zamanı her şey bir süre karmaşıklaşır ama yine de iki sevgilinin yürüyeceği yol uzundur (Beyazperde, 2009).

Değişik bilimkurgusu ve izleyicide yarattığı “acaba”larıyla son sahneye kadar büyüleyici bir yolculuktur tanık olduğumuz. Benjamin, çevresindeki herkesin aksine her geçen gün gençleşmektedir. Benjamin herkesin aksine her geçen gün çocuklaşmaktadır. Hatta sonlara doğru (ya da başa mı demeliydim) kucaktan kucağa gezmeye başlar!

Bahsi geçen kör saatçinin imal ettiği bu saatin mucizesi bir insanın bedeninde hayat bulunca ona bir lanet mi vermiştir? Yoksa bu hakikaten yalnızca Benjamin’e bahşedilmiş olan doğuştan bir ayrıcalık mıdır? Bizler izleyici olarak kendimizi bu soruyu sormaktan alıkoyamayız. Doğru cevap mı? Doğru cevap diye bir şeyin olmadığı bazı anlar vardır hayatta hani. Bu da onlardan biri işte. Doğru cevap yok.

Siz günden güne gençleşirken sevdiklerinizin her geçen gün giderek yaşlandığını görmek, hatta bir noktaya gelince aranızdaki yaş farkının değişik açılardan belirgin olması vb. negatifliklerin yanı sıra anlatılmaya ve yaşamaya değer bir efsaneye dönüşmek mümkün bu senaryoda! Sonuçta bu film size (en azından şimdilerde) mümkün olmayan bir hayatın yolunu gösterirken, aynı zamanda sıradan hayatlarımızdaki bizlere de bir şeyi hatırlatıyor: sevdiklerinle beraber olabilmenin kıymetini.

Sena Sarıtaş

Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Psikoloji öğrencisi

Not: Bu yazı tarafımca Antigone Psikoloji e-dergisinin “Son” temalı sayısı için yazılmıştır.

Referanslar

Beyaz Perde. (t.y.). Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi. Erişim

adresi https://www.beyazperde.com/filmler/film-57060/

https://tr.pinterest.com/pin/478507529149165140/

https://www.imdb.com/title/tt0421715/mediaviewer/rm1070235904/

https://www.imdb.com/title/tt0421715/mediaviewer/rm2564131328/

--

--

Sena Saritas

she writes about film, music, books, sociology. special interests: emotions, dreams, tales, and myths. she is now a psychology student at Metu.